Dünya Kadın Çiftçiler Günü: Herkes için insana yakışır iş yolunda bitmeyen arayış

İnsana yakışır iş bulmadaki zorluklar kırsal ve kentsel alanlarda farklılık göstermekle birlikte, kırsal alanlardaki kadınlar bu konuda ek zorluklarla ve engellerle karşılaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde işgücüne katılımın daha yüksek olması ve kırsal alanlarda insana yakışır iş konusundaki yaygın eksiklik kırsal işgücü piyasasının herkes için daha sağlıklı hale getirilmesi gereksinimini ortaya çıkarmaktadır.

Haberler | 15 Ekim 2020 Perşembe
Her yıl 15 Ekim’de kutlanan Dünya Çiftçi Kadınlar Günü, kadının kırsal alanlardaki kritik rolünün takdir edilmesi amacını taşır. Bu önemli gün herkese, aralarında yerli kadınların da bulunduğu çiftçi kadınların kırsal kalkınma, gıda güvenliği ve yoksulluğun ortadan kaldırılması konularındaki büyük katkılarını hatırlatır.

Kadınlar kırsal ekonomide çiftçi, ücretli işçi ve girişimci olarak büyük ve önemli bir rol oynamaktadır. Kadınlar aynı zamanda eve yiyecek getirme, çocuk ve yaşlı bakımı dahil olmak üzere aile üyelerinin esenliğine ilişkin sorumluluğu da üstlenmektedir. Buna karşın, kırsal bölgelerdeki kadınlar toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve toplumsal kurallar, ücretsiz işlerde çalışma, eğitim, sağlık hizmetleri, mal-mülk, finans ve diğer alanlardaki hizmetlere erişimde eşitsizlik sebebiyle ekonomik faaliyetlere katılım anlamında kısıtlarla karşılaşmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi ve güvence altına alınması ve çiftçi kadınların güçlendirilmesi, sadece kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeye katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yoksulluğun azaltılması ve gıda güvenliği yönündeki girişimlerin de daha etkili olmasını sağlar.


Bu blogda “Spotlight on Work Statistics” [Çalışma İstatistikleri Merceği] bültenimizin son sayısındaki bulgular öne çıkarılmakta olup daha fazla bilgi için, bilgi notunun tamamını inceleyebilirsiniz.
 

Kentleşme

Dünya nüfusu hızla artmakta olup bu artış bütün coğrafi alanlara eşit bir şekilde dağılmamakta, kentleşme oranında gözle görülür bir artış göze çarpmaktadır. 1990’da dünya nüfusunun yaklaşık %57’si kırsal kesimde yaşarken bu oran 2019 yılında %44’e düşmüştür. Kırsal bölgelerdeki nüfus oranının 2030 yılına kadar %40’a düşeceği tahmin edilmektedir.

Bu küresel kentleşme trendi doğal olarak beraberinde istihdamda değişikliği de getirmiştir. Kentsel alanlar genişleyip gittikçe daha kalabalık hale geldikçe (kırsal alanlara özgü) tarımsal faaliyetlerde çalışan insan sayısı da azalmıştır. 1991 yılında tüm dünyada tarımda çalışanların oranı %44, hizmet sektöründe %34, sanayide ise %22 iken; 2019 yılına gelindiğinde, hizmet sektöründe çalışanların oranı bütün küresel istihdamın yarısını oluşturmuştur. Aynı yılda sanayi sektörünün küresel istihdamdaki payı %23 düzeyinde nispeten sabit kalmış; tarımsal istihdamın payı ise önemli ölçüde azalarak %27’ye gerilemiştir.

Bununla birlikte, tarım daha çok kırsal alanlarla ilişkilendirilse de kırsal istihdamın tamamı tarımda değildir ve bütün tarımsal faaliyetler de kırsal alanlarda yapılmamaktadır. Aslında, ILO tahminlerine göre dünyadaki tarımsal istihdamın %89’u kırsal alanlarda olup tarım işçilerinin %11’i kentsel alanlarda çalışmaktadır. Daha da çarpıcı olmak üzere, dünyada kırsal alanlarda çalışanların sadece %49’u tarım alanında çalışırken, %10’u imalat sanayiinde, %8’i de inşaat sektöründe çalışmaktadır.

Cinsiyete dayalı işgücüne katılım açığı dünyanın çoğu bölgesinde kırsal alanlarda daha büyüktür

2019 yılında dünyadaki kırsal işgücüne katılım oranı %62 iken bu oran kentsel alanlarda %60’ta kalmıştır. İşgücüne katılım oranı Afrika ve Asya-Pasifik bölgelerindeki kırsal alanlarda kentsel alanlara oranla daha fazlayken, bu durum Amerika Kıtaları, Avrupa ve Orta Asya, Arap ülkelerinde tam tersidir. Ülkelerin gelir seviyesine bakıldığında ise, yüksek gelirli ülkeler dışında bütün gelir gruplarında kırsal alanlarda işgücüne katılım oranının daha fazla olduğu görülmektedir.

Bu durum, ekonomik anlamda daha gelişmiş olan bölgelerde, kırsal işgücü piyasasının istihdam yaratma anlamında kentsel işgücü piyasasına oranla daha geride kalıyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bunun tam tersi, daha az gelişmiş ekonomilerde (ve özellikle düşük gelirli ülkelerde) kırsal alanlarda yaşayanlar işgücüne ve özellikle istihdama katılma konusunda daha güçlü bir eğilim göstermektedir. Kırsal alanlarda yaşayanlar işin özellikleri veya çalışma koşullarına bakmaksızın bir işe girme zorunluluğunda olabilirken kentsel alanlardaki işsizler kendilerine uygun bir iş bulma arayışlarını uzatma veya işgücünden tamamen ayrılma olanağına daha fazla sahip olabilir. İşgücü piyasasının dışındakiler (diğerlerinin yanı sıra) emekliler, tam zamanlı öğrenciler ve ev kadınlarını içermektedir. Kayıt dışılık, kırsal alanlarda daha yaygınken bunun getirdiği daha düşük sosyal güvence ve yetersiz yaşlılık maaşları, bu bölgelerde yaşayan yaşlıların emekli olmak yerine çalışmaya devam etmelerini zorunlu kılıyor olabilir. Benzer şekilde, kırsal alanlardaki sosyo-ekonomik ortam öğrencilerin kendilerini sırf eğitime vermelerini engelliyor olabilir.

Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin süregelen kalıpyargılar, dünyanın her yerinde ve bütün gelir grupları arasında erkeklerin kadınlara göre işgücüne daha fazla katılması sonucunu doğurmaktadır. Bunun yanı sıra, cinsiyete dayalı işgücüne katılım açığı Afrika hariç bütün bölgelerdeki kırsal kesimde kentsel kesime göre ve düşük gelirli ülkeler hariç bütün gelir gruplarında daha büyüktür. Bu durum, dünyanın çoğu yerinde, toplumsal cinsiyete dayalı sosyal normların kırsal alanlarda çok daha derine yerleşmiş olduğunu göstermektedir.

Bu nedenle, işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi amaçlayan politikaların etkili olabilmesi için kırsal alanlara özgü koşulların dikkate alınması şarttır.

İşgücüne katılım ile kastedilen sadece, “istihdam” adı verilen belirli bir tür çalışma biçimidir (ücret karşılığında ve başkalarının yararlanması için yapılan iş). Bu anlamda, çoğunlukla kadınlar tarafından yapılan ve genel olarak kırsal alanlarda yaygın olan diğer çalışma türleri, örneğin, geçimlik tarım, ücretsiz bakıcılık ve diğer türden sadece kendi kullanımı için yapılan üreticilik işleri kapsam dışındadır.

İşgücü eksik kullanımı kırsal ve kentsel alanlarda farklı şekilde görülmektedir

İşsizlik tanım itibariyle işgücü eksik kullanımı demektir; zira, işsiz kesim açıkça çalışmak isteyen ancak emeğinden yararlanılmayan kimselerden oluşur. Bununla birlikte, çalışan kesim için de işgücü eksik kullanımı söz konusu olabilir (zamana bağlı eksik istihdamda kişi çalışabileceğinden daha az saat çalışıyordur). Aynı şekilde, işgücünün dışında kalan/işgücüne dahil olmayan kesim için de işgücü eksik kullanımından bahsetmek mümkündür (iş aramadıkları halde çalışabilecek durumda olan işsizler ile hemen çalışabilecek durumda olmadığı halde iş arayanlar).

Kentsel alanlarda işgücü eksik kullanımı en çok işsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır: 2019’da tüm dünyada kentsel alanlarda eksik kullanılan işgücünün %46’sı işsizdir. Kırsal kesimlerde ise durum tam tersi olup işgücü eksik kullanımı genellikle zamana bağlı eksik istihdam şeklinde görülmektedir. 2019 yılında tüm dünyada kırsal alanlarda eksik kullanılan işgücünün %46’sı zamana bağlı eksik istihdam sınıfındadır.

Ayrıca, işgücü eksik kullanımının farklı biçimlerinin yaygınlığında toplumsal cinsiyete dayalı bir örüntü de bulunmaktadır: Hem kırsal hem de kentsel alanlarda, işgücünden yetersiz yararlanılan kesim içerisinde yer alan erkek işsizlerin oranı kadın işsizlere oranla daha fazlayken potansiyel işgücünde kadınların payı erkeklere göre daha büyüktür. Bu durum aynı şekilde insanların ekonomik ve evle ilgili kararlarını etkileyen, toplumsal cinsiyete dayalı kalıpyargılaşmış rollerin devam ediyor olmasına işaret ediyor olabilir ki evle ilgili kararlar örneğin aile üyelerinden kimin çalışacağına ve ev işlerinin ve çocuk bakımının kimler arasında paylaştırılacağına dair kararları kapsar. Toplumsal cinsiyete dayalı sosyal normlar, erkekleri iş aramaya ve bir işte çalışmaya daha fazla itiyor olabilir.

İşgücü eksik kullanımının kırsal ve kentsel alanlar arasında farklılık göstermesinin arkasında çeşitli etkenler olabilir.

İşsizlik (çalışmak için müsait ve iş arıyor ancak işsiz olmak) bir anlamda ayrıcalıktır. İşsizlik insana yakışır bir iş bulmanın ve sürdürülebilir kalkınmanın önünde bir engel olup işsiz insanlar çeşitli zorluklar yaşar. Bununla birlikte, bazı durumlarda işsizlik diye bir olasılık sadece, yeterli işsizlik yardımı, birikim, aile desteği veya diğer ekonomik yardımlar sayesinde işsiz kalabilme olanağına sahip olanlar için mevcuttur.

Kırsal alanlarda yoksulluğun yaygın olması, uygun işsizlik yardımları, sosyal güvence, yeterli birikim veya ekonomik desteğin yokluğuyla birleştiğinde, kırsal alanda çalışanlar uzun süre işsiz kalamayacağı için, çalışma koşulları iyi olmasa bile bulduğu herhangi bir işe girmek zorunda kalabilir. Bu durum onları aynı zamanda, bir iş bulmak için beklemek yerine, genellikle kayıtlı olmaksızın, kendi işlerini kurmaya ve kendi hesabına çalışmaya veya ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaya itebilir. Bu kimseler birinin yanında işe girmeye alternatif olarak (kendi hesabına üretim işi gibi) başka çalışma yöntemlerine de odaklanabilir ve ücretsiz işlerde daha fazla vakit harcayabilirler.

Bütün bu faktörler zamana bağlı yetersiz istihdamın, neden kırsal kesimlerde işsizliğe göre işgücü eksik kullanımında daha büyük paya sahip olduğunu açıklayabilir.

Buna ek olarak, bazı kırsal alanlarda, kamu veya özel istihdam hizmetleri bulunmuyorsa veya merkezi iş ilanı platformlarına genel erişim yoksa, aktif olarak iş aramak zor olabilir. Bu gibi durumlarda, kişiler hala çalışmaya müsait olmalarına rağmen cesaretleri kırıldığı için iş aramaktan vazgeçebilir. Kırsal alanlarda iş arama konusundaki zorluklar, işsizliğe niçin kentsel alanlarda daha sık rastlandığını açıklamaya yardımcı olabilir.

Kırsal alanlarda öğrenim/eğitim olanaklarına erişimin zorluğu gençler ve özellikle genç kadınlar için işgücü eksik kullanımı açısından büyük sıkıntı yaratmaktadır

2019 yılında dünya genelindeki kırsal alanlarda yaşayan (15-24 yaş arası) gençlerin işgücüne katılım oranı %43 iken bu oran kentsel alanlardaki gençler için %39 olarak tespit edilmiştir.

Kırsal alanlardaki gençlerin işgücüne katılım oranı, bütün bölgeler ve gelir grupları arasında kentsel alanlardakine göre daha yüksektir. Kırsal ve kentsel alanlarda gençlerin işgücüne katılım oranı arasındaki fark özellikle Afrika’da ve düşük gelirli ülkelerde çarpıcı boyutlardadır.

Kırsal alanlarda ve özellikle yoksul olan kırsal alanlarda gençler işgücüne kentlerdekine göre daha erken katılmak zorunda olabilir. Öte yandan, kentsel alanlardaki gençler tam zamanlı yükseköğrenime veya ücretsiz stajyerlik işlerine daha fazla zaman ayırabilmektedir.

Kırsal ve kentsel alanlarda gençlerin istihdam veya öğrenim/eğitimde olmalarına ilişkin veriler bunu doğrulamaktadır. 2019’da dünyada kentsel alanlarda yaşayan gençlerin %47’si öğrenim/eğitimde iken bu oran kırsal kesimdeki gençler arasında %37’de kalmıştır. Aynı şekilde, kırsal alanlarda istihdamda olan gençlerin oranı %38 iken bu oran kentlerde %33 olarak hesaplanmıştır. Dahası, ne istihdamda ne öğrenimde ne de eğitimde olan gençlerin oranı ise kırsal alanlarda %25, kentsel alanlarda ise %20’de kalmıştır.

Ne istihdamda ne öğrenimde ne de eğitimde olan genç erkeklerin oranı kırsal ve kentsel alanlarda hemen hemen aynıdır. Coğrafi bölgelere göre incelendiğinde ise kentsel alanlarda yaşayan genç erkekler arasında münhasıran öğrenim/ eğitimde olma oranının daha yüksek olduğu, kırsal alanlarda ise çoğu genç erkeğin istihdamda olduğu görülmektedir.

Genç kadınlarda ise durum tam tersi olup, istihdamda olanların oranı kentsel ve kırsal alanlar arasında en az farklılık gösteren unsurdur. Kentsel alanlarda çok sayıda genç kadın (aynı genç erkekler gibi) münhasıran öğrenim/eğitimde olabilmektedir. Öte yandan, kırsal alanlarda genç kadınlar, istihdamda olmaktan çok, ne eğitimde ne istihdamda ne de öğrenimde olma eğilimindedir.

Bu da yine toplumsal cinsiyete dayalı sosyal normların kırsal alanlarda daha derine yerleşmiş olduğunu ve bu alanlarda yaşayan genç kadınların ücretsiz ev işi veya bakıcılık yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Kırsal alanlarda serbest çalışma: Kendi hesabına çalışma ve ücretsiz aile işçiliğinin temelindeki toplumsal cinsiyet biçimi

İstihdam edilen çalışanlar genelde daha iyi çalışma koşullarına sahip olduğu için, bu çalışanların toplam istihdam içindeki oranı (aynı zamanda ücretli istihdam oranı olarak da bilinir) bu kesimin çalışma koşulları hakkında bize bilgi vermektedir.

Bu çalışanların kırsal veya kentsel alanlarda olmaları, ücretli istihdamda olma olasılıkları üzerinde büyük rol oynamaktadır: 2019 yılında dünyadaki kentsel alanlarda çalışanların %70’i başkası için çalışırken bu oran kırsal alanlarda sadece %32’de kalmıştır. Bütün bölgelerde ve gelir grupları içinde istihdamda olanların oranı, kentsel alanlarda kırsaldakinden daha yüksek olmuştur.

Aynı zamanda, kendi hesabına/işinde çalışanların ve ücretsiz aile işçilerinin oranı da, bütün kırsal alanlarda kentsel alanlardakine oranla daha yüksektir. Tek istisna olarak, düşük gelirli ülkelerdeki kadın çalışanların kendi hesabına/işinde çalışma olasılığı kentsel alanlardakine göre daha yüksektir.

İşin ilginci, bütün bölgelerde ve gelir gruplarında kendi hesabına/işinde çalışan çalışanların oranında kırsal ve kentsel alanlar arasındaki fark erkeklerde kadınlara göre daha yüksek iken kırsal ve kentsel alanlar arasında ücretsiz aile işçilerinin oranına ilişkin fark kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. Bu durum, kırsal alanlardaki erkek ve kadın işçilerin birine çalışma olasılığının düşük olduğunu gösterirken, erkeklerin kendi hesabına/işinde çalışma olasılığının, kadınların da ücretsiz aile işçisi olma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına gelmektedir.




Küresel salgın döneminde kırsal faaliyetler

Çoğunlukla kırsal alanlarda yaşayan tarım işçileri, dünyanın dört bir yanında küresel salgın süresince çalışmaya devam ederek gıda tedarik zincirinin temel halkasının ayakta kalmasını sağlamıştır. Bu işçilerin büyük çoğunluğunun kayıt dışı olarak çalıştığı düşünüldüğünde, COVID-19 küresel sağlık krizinde hayli kırılgan durumda olduğu görülmektedir. Tarım işletmelerinde sosyal mesafe ve hijyen kurallarının uygulanması yönünde çabalar olsa da, tarım işçileri hala sağlık açısından yüksek risklere maruz kalabilmektedir. Buna ek olarak, hastalık izni, işsizlik yardımı veya genel anlamda sosyal güvence gibi haklara nadiren erişimleri vardır ve özellikle kadın çiftçiler en az korunan kesimdir.

Ayrıca, dünyadaki birçok ülkede, tarım faaliyetleri mevsimlik göçmen işçiler üzerinden yürütülmektedir. Uluslararası dolaşıma getirilen kısıtlamalar bu anlamda önemli bir zorluk yaratmakta; bazı durumlarda işgücü eksikliğine ve kırsal alanlarda yoksulluğun artmasına neden olmaktadır.

Küresel salgın ve yol açtığı kriz etkisini hissettirmeye devam ettikçe, hem sağlık alanında hem de sosyo-ekonomik anlamda yol açtığı zararın boyutlarını henüz yeni yeni görmeye başlıyoruz. Bu bağlamda, kırsal ve kentsel alanlarda durumun yakından takip edilmesi önemlidir. Özellikle, kırsal alanlarda yaşayan kadınların durum kırılgan duruma düşmektedir; dolayısıyla bu kesime yönelik özel politikaların geliştirilmesi etkili olabilir.