COVID-19’un Etkileri: Çalışan anneler işgücünden çıkmak zorunda kalıyor
Belirsizliğin hakim olduğu bu dönemde, ebeveynler çaresizlik içinde, yürütülebilir bir denge kurmaya çalışıyor. “Normal” zamanlarda bile, iş ve aile arasında denge sağlamak kolay değil. Kaldı ki bu zorluk, özellikle kadınlar için hiç de yeni değil. Küresel salgın bu sorunun üzerine kocaman bir ışık tutuyor; peki çözüme de ışık tutabilecek mi?

Küresel salgın, en fazla kadınların işgücü piyasası fırsatlarını etkilemiştir. Elli beş yüksek ve orta gelirli ülkeden elde edilen verilere göre, 2019 Ç4 (4. Çeyrek) ile 2020 Ç2 (2. Çeyrek) arasında 25 yaş üzerindeki 29,4 milyon kadın işini kaybetmiştir. Bundan biraz daha az sayıda (29,2 milyon) erkek de işini kaybetmiştir; ancak işgücündeki kadınların sayısı çok daha az olduğundan, kadınların kaybı oran olarak daha yüksektir. 2020 Ç2 sonunda, bu 55 ülkede işgücü dışındaki kadınların sayısı erkeklerin 1,7 katı olmuştur. COVID-19’un ekonomik yansımalarından en ağır etkilenen bölgelerden biri olan Latin Amerika’da ise bu oran 2,1 kattır. Bu bölgede işgücü dışında kalan kadınların sayısı (COVID-19’dan önce 66 milyon iken) 83 milyona, erkeklerinki ise (COVID-19’dan önce 19 milyon iken) 40 milyona yükselmiştir.

Kadınlar neden işgücünden çıkıyor?
Kadınların işgücüne katılımı, ev içi ve bakım sorumlulukları tarafından şekillendirilir; erkeklerde ise bu söz konusu değildir. Kadınların katılımı ayrıca evlilik durumu ve çocuk sahibi olup olmamalarına göre de keskin değişkenlik göstermektedir. Avrupa Birliği verileri, okulların ve çocuk bakım evlerinin kapandığı veya uzaktan/internet üzerinden yürütüldüğü ilk dalga sırasında kadınlarda işe devamsızlığın erkeklere göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Brezilya, Şili, Kosta Rika ve Meksika’da yeni elde edilen kanıtlar, eşi ve çocuğu olan kadınların, işgücüne katılımda küresel salgınla ilgili olarak erkeklere göre daha keskin düşüşler yaşadığını göstermektedir; bu düşüşler, özellikle 6 yaşından küçük çocuklarla yaşayan kadınlarda daha da belirgindir.

Kadınlar aynı zamanda, temel bakım sektörü işçilerinin çoğunluğunu ve sağlık çalışanlarının %70’ini oluşturmaktadır. Sahip oldukları öneme rağmen, ülkeler bakım sektörlerindeki yatırımlara düşük öncelik vermiş; bunun sonucunda, sağlık çalışanı eksikliği ve kötü çalışma koşulları oluşmuştur. COVID-19 acil sağlık durumu, çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini azaltma konusunda kaydedilen ilerlemenin büyük bölümünü yok etme riski bulunan küresel bakım krizini daha da kötüleştirmiştir. Mevcut eğilimlerin önüne geçmeye yönelik uzun vadeli taahhütler, şunları sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesine dikkat etmelidir:
- İş yaratmak ve çok ihtiyaç duyulan sağlık sistemlerini güçlendirmek için bakım ekonomisine daha fazla yatırım
- Sağlık çalışanları ve diğer zorunlu işçiler için daha iyi çalışma koşulları
- Çocuklar, yaşlılar ve hasta veya engellilerin makul fiyatlı bakım hizmetlerine erişimi
- Ücretli hastalık izinlerinin daha kapsamlı hale getirilmesi
- Uzaktan çalışma, esnek başlangıç ve bitiş saatleri, zaman bankacılığı ve sıkıştırılmış haftalarda çalışabilme de dahil olmak üzere, aile dostu çalışma düzenlemelerinin mevcut olması
- Kadın girişimcilerin dijital ve mali hizmetlere erişimini kolaylaştıracak destekleyici ve yetkinleştirici bir ortam oluşturulması
- Kadınların yönetici ve liderlik pozisyonlarına katılımının teşvik edilmesi
- Şiddet ve tacizden arınmış çalışma ortamları.
Bu blog Ginette Azcona, Antra Bhatt, Umberto Cattaneo, Guillem Fortuny, Roger Gomis, Steven Kapsos ve Papa Seck tarafından kaleme alınmıştır. BM Kadın Birimi’nin internet sitesinden de erişilebilir: https://data.unwomen.org/features/fallout-covid-19-working-moms-are-being-squeezed-out-labour-force. Verilen veri ve analizler, toplumsal cinsiyetle ilgili işgücü piyasası istatistiklerini iyileştirmek amacıyla ILO ve BM Kadın Birimi arasında süren işbirliğinin sonucunda elde edilmiştir. |