Çalışma yaşamındaki 1300 den fazla kadın ve erkek “Eşitliği Destekliyorum” dedi…
ILO Türkiye Ofisi olarak özel sektör, belediyeler ve sendikalarla işbirliği içinde verilen cinsiyet eşitliği semineriyle çalışan kadın ve erkeklere ulaşarak hem çalışanlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturduk hem de cinsiyet eşitliğine duyarlı işyeri ortamını desteklemiş olduk
ILO Türkiye Ofisi olarak yürütmekte olduğumuz “Kadınlar İçin Daha Çok ve İyi İşler: Türkiye’de İnsana Yakışır İş için Kadınların Güçlendirilmesi” projesi çerçevesinde 1300’den fazla çalışan kadın ve erkeğe toplumsal cinsiyet eşitliği seminerleri verdik.
Aralık 2016 – Şubat 2017 dönemi içinde özel sektör, belediyeler ve sendikalarla işbirliği içinde proje illeri olan Ankara, Bursa, İstanbul ve Konya’da verilen seminerlerle bu alanlarda çalışan kadın ve erkeklere ulaşarak hem çalışanlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturduk hem de cinsiyet eşitliğine duyarlı işyeri ortamını desteklemiş olduk.
Türkiye’de kadınlar için insana yakışır işlerin yaratılması yönünde izlenen politikaları ve kadın istihdamının arttırılmasını desteklemek amacıyla, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) işbirliği ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA) finansmanı ile yürüttüğümüz “Kadınlar İçin Daha Çok ve İyi İşler” projesi aslında kadınların gerek çalışma hayatına girerken gerekse çalışma hayatında karşılaştıkları engelleri aşmalarına destek olmak yönünde attığımız adımlardan birisi.
Zira yasalar ve hukuk kadın ve erkekleri eşit bireyler olarak tanımlamış olsa da gerek evde gerek iş yaşamında maalesef bu yasaların etkin biçimde uygulanmadığı alanlar oluyor ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar pek çok zaman ataerkil kalıp yargılar ya da çocuk veya engelli/hasta/yaşlı aile bireylerinin bakımı konusunda kaliteli hizmetlere yeterince erişemediği için işgücüne dahil olamıyor. İstihdama katılan kadınlar ise, kayıt dışı, güvencesiz, düşük ücretli ve güvenli olmayan çalışma koşulları, işyerinde şiddet ve ayrımcılık gibi çok temel sorunlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Kadınlar için daha çok ve daha iyi işler yaratılmasının, ancak çalışma hayatında cinsiyetçi kalıpların sorgulanması, dönüştürülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmesi ile mümkün olacağını düşünüyoruz. Bu amaçlara yönelik olarak "İşte, evde, her yerde eşitiz" ve "Eşitiz-Beraberiz" sloganı ile yürütmekte olduğumuz proje kapsamında, Çankaya Belediyesi; Kadıköy Belediyesi; Dünya Göz Hastanesi; Alarko Holding; H&M; Seger Ses ve Elektrikli Gereçler Şirketi ile Hak-İş Konfederasyonu ve DİSK çalışanlarına ‘Eşitliği Destekliyorum’ adı altında bu seminerleri verdik. Mavi ve beyaz yaka ayırımı olmaksızın, hizmet, enerji, sağlık ve tekstil gibi çok farklı sektör çalışanlarına dokunma şansı yakaladık.
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler (KİH-YÇ) Derneği tarafından 2 saatlik eğitimler şeklinde interaktif bir yöntemle verilen seminerlerde katılımcılara toplumsal cinsiyet kavramı; toplumsal cinsiyet rolleri; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin iş yaşamında, ekonomide ve sosyal yaşamdaki sonuçları; işyerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ile konuya ilişkin dünyadan ve Türkiye’den iyi uygulamalar konusunda bilgi veriliyor.
Seminerleri vermek için kurumlarla işbirliği için temasa geçtiğimizde fark ettik ki artık kurumlar bu tür eğitim faaliyetlerine eskiye oranla çok daha fazla ilgi duyuyor ve önem veriyor. Çalışanlarının bu tür eğitimleri almalarını teşvik ediyorlar ve bu nedenle işbirliğine açıklar. Bu seminerlerin devamı yönünde istekte bulunan çok fazla kurum oldu.
Çünkü kurumlar, çalışanlarının eşitlik konusundaki farkındalıklarının artmasıyla iş yerinde daha eşitlikçi ve dolayısıyla daha üretken bir ortamın oluşmasında bireysel katkılarının artacağını öngörebiliyorlar. Ya da işyerinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda geliştirilecek duyarlılığın hem çalışanların bireysel olarak haklarının daha kapsayıcı bir şekilde korunmasını sağlayacağını hem de kurumu, toplumsal cinsiyet eşitliğini politikalarında ve faaliyetlerinde hayat geçirmesiyle daha adil, daha güvenli ve daha verimli bir iş ortamı oluşturması konusunda güçlendireceğini fark ediyorlar.
Kurum çalışanları açısından da farklı duyarlılıklar ve beklentiler oluşuyor. Örneğin seminerler sonrasında eşitliğin kurumsal politikaların bir parçası olmasını istediklerini ifade ediyorlar.
Örneğin seminerleri aldıktan sonra bazı erkek katılımcılar çocuk yetiştirme meselesinde, özellikle çocuklarının istedikleri renkte giyinmeleri ve istedikleri oyuncaklarla oynamaları konularında, çocuklarının haklarını aslında ne kadar ihlal etmiş olduklarını fark ettiklerini dile getirdiler. ‘Kızlar pembe, erkek çocuklar mavi giyer’ cinsiyetçi kalıp yargılarla bazı konularda çocuklarına seçim hakkı tanımadıkları için onlara ne kadar haksızlık etmiş olduklarını aktardılar.
“Neden bebek ve çocuk bakım odaları, sadece anne-bebek/çocuk için tasarlanıyor?” diye soruyorlar örneğin. Ya da alış-veriş merkezine küçük kızı ile giden bir baba, bu tür yerlerde kendisinin çocuğuna refakat edeceği tuvalet ve bakım odalarının olmamasının önemli bir eksiklik olduğunu dile getiriyor. “Hiç tanımadığım bir kadından, kızıma tuvalette refakat etmesini istemek zorunda kaldım. Bu uygulamaların ardında, çocukların bakımı kadının işidir şeklinde zihinlerimizde yer etmiş bir kalıp yargı var,” diye eleştiride bulunuyor, sorguluyor mesela.
Gerek evde gerek çalışma hayatında tekrarlanan cinsiyet ayrımcılığının farklı uygulamalarının farkına varıyorlar ve buna tepkilerini dile getiriyorlar. Bunun değişmesi gerektiğini ve insan hakları ve eşitlik perspektifinin özellikle cinsiyet rollerinin öğrenildiği ve oluştuğu erken çocukluk döneminde kazandırılmasının önemini vurguluyorlar. Bir kadın katılımcı, kadınların erkekleri maddi ölçütlere göre değil eşitlik ve haklara saygı temelinde değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor mesela.
Kadın ve erkeklerin birbirlerine dair de farkındalıkları artıyor. Örneğin kadınlar, geleneksel ‘erkekler ağlamaz’ bakış açısının erkekler üzerinde aslında ne denli baskı yarattığını bu seminerlerde erkek katılımcıların anlattıklarından öğreniyorlar.
Ya da kadınlar hep kendi yetersizliklerinden kaynaklandığını düşündükleri işyerlerinde yükselememe nedeninin aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını fark ediyorlar.
Yine aynı şekilde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin aslında kadına karşı şiddetin temelini oluşturduğunu şimdiye kadar hiç düşünmemiş olduklarını ifade ediyorlar.
İşte sırf bu farkındalık ve örnekler bile bizim aslında ne derece doğru bir yolda olduğumuzu ve vermekte olduğumuz seminerlerin cinsiyet eşitliğini sağlamada, önyargıları kırmada, bakış açılarını genişletmekte ne kadar önemli ve etkili olduğunu gösteriyor.
Seminerlerin sonunda katılımcılara sertifika veriliyor. Ancak katılımcılar yine farkındalar ki hiç bir sertifika öğrendikleri şeylerin ve kazandıkları farkındalıkların yerini tutamaz…
Aralık 2016 – Şubat 2017 dönemi içinde özel sektör, belediyeler ve sendikalarla işbirliği içinde proje illeri olan Ankara, Bursa, İstanbul ve Konya’da verilen seminerlerle bu alanlarda çalışan kadın ve erkeklere ulaşarak hem çalışanlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturduk hem de cinsiyet eşitliğine duyarlı işyeri ortamını desteklemiş olduk.
‘Projemiz, toplumsal cinsiyet farkındalığına giden yolda bir adım’’
Türkiye’de kadınlar için insana yakışır işlerin yaratılması yönünde izlenen politikaları ve kadın istihdamının arttırılmasını desteklemek amacıyla, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) işbirliği ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA) finansmanı ile yürüttüğümüz “Kadınlar İçin Daha Çok ve İyi İşler” projesi aslında kadınların gerek çalışma hayatına girerken gerekse çalışma hayatında karşılaştıkları engelleri aşmalarına destek olmak yönünde attığımız adımlardan birisi.
Zira yasalar ve hukuk kadın ve erkekleri eşit bireyler olarak tanımlamış olsa da gerek evde gerek iş yaşamında maalesef bu yasaların etkin biçimde uygulanmadığı alanlar oluyor ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar pek çok zaman ataerkil kalıp yargılar ya da çocuk veya engelli/hasta/yaşlı aile bireylerinin bakımı konusunda kaliteli hizmetlere yeterince erişemediği için işgücüne dahil olamıyor. İstihdama katılan kadınlar ise, kayıt dışı, güvencesiz, düşük ücretli ve güvenli olmayan çalışma koşulları, işyerinde şiddet ve ayrımcılık gibi çok temel sorunlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
“Artık İşyerleri Cinsiyet Eşitliği Konusuna Çok Daha Fazla Duyarlı”
İşte hem bu sorunları aşmada kadınların hakları konusunda bilinçlenmelerinin çok önemli olduğu hem de toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak ve ancak kadın ve erkeğin birlikte çaba harcamasıyla başarılabilecekleri bir hedef olduğu gerçeğinden hareketle bu seminerleri kadın ve erkelere dönük olarak tasarladık. Kadınlar için daha çok ve daha iyi işler yaratılmasının, ancak çalışma hayatında cinsiyetçi kalıpların sorgulanması, dönüştürülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmesi ile mümkün olacağını düşünüyoruz. Bu amaçlara yönelik olarak "İşte, evde, her yerde eşitiz" ve "Eşitiz-Beraberiz" sloganı ile yürütmekte olduğumuz proje kapsamında, Çankaya Belediyesi; Kadıköy Belediyesi; Dünya Göz Hastanesi; Alarko Holding; H&M; Seger Ses ve Elektrikli Gereçler Şirketi ile Hak-İş Konfederasyonu ve DİSK çalışanlarına ‘Eşitliği Destekliyorum’ adı altında bu seminerleri verdik. Mavi ve beyaz yaka ayırımı olmaksızın, hizmet, enerji, sağlık ve tekstil gibi çok farklı sektör çalışanlarına dokunma şansı yakaladık.
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler (KİH-YÇ) Derneği tarafından 2 saatlik eğitimler şeklinde interaktif bir yöntemle verilen seminerlerde katılımcılara toplumsal cinsiyet kavramı; toplumsal cinsiyet rolleri; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin iş yaşamında, ekonomide ve sosyal yaşamdaki sonuçları; işyerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ile konuya ilişkin dünyadan ve Türkiye’den iyi uygulamalar konusunda bilgi veriliyor.
Seminerleri vermek için kurumlarla işbirliği için temasa geçtiğimizde fark ettik ki artık kurumlar bu tür eğitim faaliyetlerine eskiye oranla çok daha fazla ilgi duyuyor ve önem veriyor. Çalışanlarının bu tür eğitimleri almalarını teşvik ediyorlar ve bu nedenle işbirliğine açıklar. Bu seminerlerin devamı yönünde istekte bulunan çok fazla kurum oldu.
‘Çalışanlar, eşitliğin kurumsal politika olmasını istiyor’
Çünkü kurumlar, çalışanlarının eşitlik konusundaki farkındalıklarının artmasıyla iş yerinde daha eşitlikçi ve dolayısıyla daha üretken bir ortamın oluşmasında bireysel katkılarının artacağını öngörebiliyorlar. Ya da işyerinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda geliştirilecek duyarlılığın hem çalışanların bireysel olarak haklarının daha kapsayıcı bir şekilde korunmasını sağlayacağını hem de kurumu, toplumsal cinsiyet eşitliğini politikalarında ve faaliyetlerinde hayat geçirmesiyle daha adil, daha güvenli ve daha verimli bir iş ortamı oluşturması konusunda güçlendireceğini fark ediyorlar.
Kurum çalışanları açısından da farklı duyarlılıklar ve beklentiler oluşuyor. Örneğin seminerler sonrasında eşitliğin kurumsal politikaların bir parçası olmasını istediklerini ifade ediyorlar.
“Erkek katılımcılar kendilerini sorguluyorlar”
Gözlemlediğimiz bir başka konu ise seminerlerde erkek katılımcıların çok aktif olduğu ve bu seminerlere yoğun ilgi gösterdiği. Katılımcı sayıları da bunu söylüyor zira katılımcı sayılarına baktığımızda katılanların 750’den fazlasının erkek 500’den fazlasının kadın olduğunu görüyoruz. Katılan erkekler, erkek ve kadın rolüne dair şimdiye kadar kendi gündelik hayatlarında hiç sorgulamadıkları, hiç düşünmedikleri konuların farkına varıyorlar ve sorguluyorlar. Örneğin seminerleri aldıktan sonra bazı erkek katılımcılar çocuk yetiştirme meselesinde, özellikle çocuklarının istedikleri renkte giyinmeleri ve istedikleri oyuncaklarla oynamaları konularında, çocuklarının haklarını aslında ne kadar ihlal etmiş olduklarını fark ettiklerini dile getirdiler. ‘Kızlar pembe, erkek çocuklar mavi giyer’ cinsiyetçi kalıp yargılarla bazı konularda çocuklarına seçim hakkı tanımadıkları için onlara ne kadar haksızlık etmiş olduklarını aktardılar.
“Neden bebek ve çocuk bakım odaları, sadece anne-bebek/çocuk için tasarlanıyor?” diye soruyorlar örneğin. Ya da alış-veriş merkezine küçük kızı ile giden bir baba, bu tür yerlerde kendisinin çocuğuna refakat edeceği tuvalet ve bakım odalarının olmamasının önemli bir eksiklik olduğunu dile getiriyor. “Hiç tanımadığım bir kadından, kızıma tuvalette refakat etmesini istemek zorunda kaldım. Bu uygulamaların ardında, çocukların bakımı kadının işidir şeklinde zihinlerimizde yer etmiş bir kalıp yargı var,” diye eleştiride bulunuyor, sorguluyor mesela.
‘Toplumsal rollere dair kadın ve erkeklerin kafalarında soru işaretleri beliriyor’
Gerek evde gerek çalışma hayatında tekrarlanan cinsiyet ayrımcılığının farklı uygulamalarının farkına varıyorlar ve buna tepkilerini dile getiriyorlar. Bunun değişmesi gerektiğini ve insan hakları ve eşitlik perspektifinin özellikle cinsiyet rollerinin öğrenildiği ve oluştuğu erken çocukluk döneminde kazandırılmasının önemini vurguluyorlar. Bir kadın katılımcı, kadınların erkekleri maddi ölçütlere göre değil eşitlik ve haklara saygı temelinde değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor mesela.
Kadın ve erkeklerin birbirlerine dair de farkındalıkları artıyor. Örneğin kadınlar, geleneksel ‘erkekler ağlamaz’ bakış açısının erkekler üzerinde aslında ne denli baskı yarattığını bu seminerlerde erkek katılımcıların anlattıklarından öğreniyorlar.
Ya da kadınlar hep kendi yetersizliklerinden kaynaklandığını düşündükleri işyerlerinde yükselememe nedeninin aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını fark ediyorlar.
Yine aynı şekilde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin aslında kadına karşı şiddetin temelini oluşturduğunu şimdiye kadar hiç düşünmemiş olduklarını ifade ediyorlar.
İşte sırf bu farkındalık ve örnekler bile bizim aslında ne derece doğru bir yolda olduğumuzu ve vermekte olduğumuz seminerlerin cinsiyet eşitliğini sağlamada, önyargıları kırmada, bakış açılarını genişletmekte ne kadar önemli ve etkili olduğunu gösteriyor.
Seminerlerin sonunda katılımcılara sertifika veriliyor. Ancak katılımcılar yine farkındalar ki hiç bir sertifika öğrendikleri şeylerin ve kazandıkları farkındalıkların yerini tutamaz…