Sosyal adalet için insana yakışır iş

Dünya Sosyal Adalet Günü (20 Şubat) dolayısıyla bir açıklama yapan ILO Genel Direktörü Guy Ryder giderek artan eşitsizlikler sonucunda ekonomik ve sosyal alanlarda ortaya çıkan uçurumların kapatılması gereğinin altını çizdi.

Haberler | 20 Şubat 2017 Pazartesi
Bu yılki Dünya Sosyal Adalet Günü’nü küresel belirsizliğin arttığı koşullarda kutluyoruz. Yoksulluk ve çatışmalar pek çok insanın yaşamını karartırken varlıklı toplumlarda eşitsizliklerin daha da arttığını görüyoruz.

Küreselleşmenin bir refah dönemi getirmesi beklenirken bu sürecin yararlı sonuçları eşitsiz biçimde paylaşılmıştır. Paradoksal olarak, dünyamızda karşılıklı iletişim ve bağlantı bugün geçmişteki herhangi bir döneme göre çok daha ileri bir düzeye ulaşmışken ekonomik ve sosyal alanlarda kapatılamaz gibi görünen boşluklar ortaya çıkmaktadır. Milyonlarca insan kendini geride bırakılmış, terk edilmiş hissetmektedir. Bu insanlar gündelik yaşamlarında sosyal adaleti görememektedir: çocukların güvenli bir geleceği yoktur; ebeveynler insana yakışır işlerden yoksundur ve genel bir kendi haline bırakılmışlık hissi yaygındır. Pek çok yerde adaletsizlik görünmektedir. Bu durumun topluluklar, toplumlar ve ekonomiler için getirdiği sonuçlar ağırdır.

İnsana yakışır işlerin olmayışı ve daha iyi bir yaşam için duyulan özlemlerin karşılıksız kalacağı korkusu insanların kaygılarını daha da artıran ve belirsizliği besleyen güçlü etkenlerdir. Gençler böyle bir durumda toplumda kendileri için bir yer ve gelecek görememektedir. Bu duygular, çatışma, kırılganlık ve yerinden olma gibi durumlarda daha da ağırlaşmaktadır ve insanlar üç temel özlemi dillendirmektedir: evlerine gidebilmek, eli yüzü düzgün bir işte çalışmak ve çocuklarının güvende ve okulda olmaları…

Ortak görevimiz, toplumlarımızda istikrar ve başarının bağlı olduğu insana yakışır iş fırsatlarını ortaya çıkarabilecek politika alternatiflerinin ortaya çıkarılmasıdır. Çatışmalardan uzaklaşıp toparlanmayı getirecek, ekonomik büyümeyle birlikte toplumsal ilerlemeyi de sağlayacak, çalışma yaşamında hakları güvenceye alan standartları kurumlara yerleştirecek yeni çözümlere ihtiyacımız var. İç bağlantıları ileri düzeye ulaşmış bir dünyada bu küresel gündemimiz ve sorumluluğumuzdur.

ILO’nun kuruluş görevi “Si vis pacem, cole justatium” ilkesinden türemiştir: “Barış istiyorsak, onu ekeceksin.” Bugün bu sözler, yaklaşık 100 yıl önce, dünya bir savaşın yıkımlarını henüz geride bırakmışken yazıldığı dönemde olduğu kadar önem taşımaktadır. Çalışma yaşamındaki eylemlerimizle BM ailesine katılmış bir kuruluş olarak, barış için güçlü temeller oluşturan adil ve kapsayıcı toplumlar için verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyoruz.