Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2015 Raporu Yayınlandı

ILO küresel işgücü piyasasında yaygın güvensizlik durumuna karşı uyarıda bulundu.

Haberler | 19 Mayıs 2015 Salı
CENEVRE (ILO Haberler) – Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre tüm dünyada çalışanların yalnızca dörtte birinin istikrarlı bir istihdam ilişkisi içinde yer aldığı tahmin ediliyor.

Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2015 (WESO) raporunda, halihazırda verileri mevcut olan ülkelerde (tüm dünyadaki işgücünün yüzde 84’ünü kapsıyor) çalışanların dörtte üçünün geçici ya da kısa sureli sözleşmelerle, çoğu kez herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı kayıt dışı işlerde, kendi hesabına[1] ya da ücretsiz aile işlerinde çalıştıkları belirtiliyor.

Gelişmekte olan ülkelerde tüm çalışanların yüzde 60’ından fazlası herhangi bir iş sözleşmesi olmadan çalışmaktadır; çoğu kendi hesabına çalışmakta ya da aile işlerine katkıda bulunmaktadır. Dahası, ücret ve maaş karşılığı çalışanların bile yarısından azı (yüzde 42’si) daimi işçi konumundadır.

ILO’nun yeni temel raporu olan İşlerin Değişen Doğası’nın ilk basımında belirtildiği gibi, ücret ve maaş karşılığı çalışma tüm dünyada yaygınlaşırken, bu kategorideki işler bölgelere göre büyük farklılıklar göstermekte ve küresel istihdamın ancak yarısını oluşturmaktadır. Örneğin, gelişmiş ekonomilerde, Orta ve Güneydoğu Avrupa’da her on çalışandan yaklaşık sekizi ücretli çalışan konumundayken Güney Asya ve Sahra Güneyi Afrika’da her on çalışandan ancak ikisi bu durumdadır.

Bir başka güncel eğilim de yarı zamanlı çalışmanın özellikle kadınlar arasında yaygınlaşmasıdır. Elde bilgi bulunan ülkelerin çoğunluğunda 2009 ile 2013 yılları arasında yarı zamanlı işlerdeki artış tam zamanlı işlerdeki artışı geride bırakmıştır.

ILO Genel Direktörü Guy Ryder durumu şöyle değerlendirmektedir: “Bu yeni veriler çalışma yaşamının giderek çeşitlilik kazandığını göstermektedir. Kimi durumlarda standart dışı çalışma biçimleri insanların işgücü piyasasına tutunmalarını sağlayabilir. Ancak, bu yeni eğilimler aynı zamanda günümüz dünyasında çok sayıda çalışanı etkileyen güvencesizliğin bir yansımasıdır.

“Geleneksel istihdam ilişkilerinden daha standart dışı istihdam biçimlerine doğru bu kayış, pek çok durumda ve pek çok ülkede eşitsizliklerin ve yoksulluk oranlarının artışıyla ilişkilidir. Dahası, bu eğilimler, kriz sonrası dönemde küresel ekonominin ve pek çok işgücü piyasasının özellikleri olarak öne çıkan yetersiz küresel talep ve yeni işler yaratılmasındaki yavaşlığın oluşturduğu kısır döngüyü sürekli kılmaktadır.”

“İleriye gitmenin yolu, geliştirilen politikaların, bugünkü çalışma biçimlerini de dikkate almasıdır. Başka bir deyişle, yeni işler yaratılması ve verimliliğin artırılması için yatırım fırsatları canlandırılmalı, bu arada daimi sözleşmeler üzerinden çalışanlar dışında diğer çalışanlara da yeterli gelir güvencesi sağlanmalıdır.”

Artan eşitsizlikler

Gelir eşitsizlikleri ülkelerin çoğunluğunda artmakta ya da belirginliğini sürdürmektedir. Süreklilik taşımayan istihdam biçimlerinin yaygınlaşması, artan işsizlik ve boş durma bu eğilimi daha da ağırlaştırmaktadır. Sürekli işi olanlarla geçici sürelerle çalışanlar arasındaki gelir eşitsizliği son on yıl içinde daha da artmıştır.

Raporda belirtildiğine göre, emeklilik hakkının yaygınlaştırılması açısından atılan olumlu adımlara karşın, işsizlik sigortası gibi sosyal koruma ağlarından yalnızca düzenli işi olanlar yararlanabilmektedir. Kendi hesabına çalışanlara bakıldığında ise emeklilik hakkı bile nadir görülmektedir: 2013 yılında, kendi hesabına çalışanların yalnızca yüzde 16’sı emeklilik fonlarına pirim ödemiştir.

Çalışma yaşamının düzene bağlanması önemlidir

Raporun yazarlarına göre, çalışanların, özellikle standart dışı işlerde olanların, keyfi ve adaletsiz uygulamalardan korunmaları, işverenlerle işçiler arasında geçerli sözleşmeler yapılması açısından, çalışma yaşamının belirli bir düzene bağlanmasının gerekliliği giderek daha yaygın kabul görmektedir.

İstihdamı koruyan yasalar zaman içinde son derece tedrici biçimde güçlenmektedir ve bu durum pek çok ülke ve bölge için geçerlidir. Buna karşın Avrupa’da çalışanları kapsayan koruma, küresel finansal krizin başladığı 2008 yılından bu yana genel olarak azalmıştır.

ILO Araştırma Bölümü Direktörü ve raporun hazırlanmasına öncülük eden Raymond Torres’in sözleriyle, “İyi hazırlanmış yönetmelikler hem ekonomik büyümeye hem de sosyal bütünlüğe destek olabilir.”

Küresel arz zincirleri

Rapor son olarak küresel arz zincirlerinin (KAZ) günümüz işgücü piyasalarında gözlemlenen kimi istihdam ve gelir örüntülerinin şekillenmesinde giderek artan önemine değinmektedir.

Elde verileri bulunan yaklaşık 40 ülkeden hareketle yapılan bir tahmine göre tüm dünyada her beş işten birinden fazlası küresel arz zincirleriyle bağlantılıdır; başka bir deyişle bu işler başka ülkelerde tüketilen ya da daha ileri düzeylerde işlenen malların ve hizmetlerin üretilmesine katkıda bulunmaktadır.

Rapor, işletmelere, ekonomilere ve çalışanlara yarar getirmesi açısından küresel arz zincirlerine yardımcı olabilecek çeşitli politikaları ele almaktadır ki bu, KAZ’ların yaygın olduğu kimi sektörlerde her zaman görülen bir durum değildir.

Raporda yer alan diğer temel eğilimler ve veriler

Küresel düzeyde alındığında, istihdamda büyüme 2011 yılından bu yana yılda yüzde 1,4 ile yerinde saymaktadır. Gelişmiş ekonomilerde ve Avrupa Birliği’nde ise istihdam artışı 2008 yılından bu yana ortalama olarak yılda ancak yüzde 0,1 düzeyindedir. Oysa bu artış 2000 ile 2007 yılları arasında yüzde 0,9 idi.

2014 yılındaki küresel iş açığının hemen hemen yüzde 73’ü, küresel işgücünün yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan kadınlar arasındaki istihdam eksikliğine bağlıydı.

Küresel iş açığının toplam ücret giderleri üzerindeki doğrudan etkisi çok büyüktür: bu, tüm dünyada tahminen 1,218 trilyon dolarlık ücret kaybı anlamına gelmektedir. Bu da toplam yıllık küresel hasılanın yaklaşık yüzde 1,2’sine ve toplam küresel tüketimin yaklaşık yüzde 2’sine eşittir.

Ücretlerin yavaş artması, iş açığı nedeniyle küresel ücret ödemelerinde görülen azalmaya ek olarak, toplam ücret giderleri üzerinde de önemli bir etkide bulunmuştur. Örneğin gelişmiş ekonomilerde ve Avrupa Birliği’nde kriz sırasında ve kriz sonrası dönemlerde ücretlerdeki yavaş artış nedeniyle bölgedeki toplam ücret giderleri 2013 yılında tahminen 485 milyar dolar azalmıştır.

Artan ücretlerin, daha fazla tüketimin ve yükselen yatırım düzeylerinin çarpan etkileri sayesinde küresel iş açığının kapatılması, küresel gayrı safi hasılaya tahminen 3,7 trilyon dolarlık bir ek yapacak, bu da bir seferlik yüzde 3,6’lık bir küresel hâsıla artışı anlamına gelecektir.

Küresel istihdamın yüzde 65’ini sağlayan 86 ülkede istihdam kapsamındaki insanların yüzde 17’sinden fazlası haftada 30 saatten kısa olmak üzere yarı zamanlı çalışmaktadır. Erkeklerde yarı zamanlı çalışanların oranı yüzde 12,4 iken kadınlarda yüzde 24’tür.

40 ülkede (küresel işgücünün üçte ikisinin bulunduğu ülkeler) 453 milyon kişi 2013 yılında küresel arz zincirlerinde istihdam olunmaktaydı; 1995 yılında ise bu sayı 296 milyon kadardı. Başka bir deyişle, söz konusu ülkelerdeki toplam istihdamın yüzde 20,6’sını küresel arz zincirleri sağlamaktadır; 1995 yılında ise bu oran yüzde 16,4 idi.

Küresel ölçekte bakıldığında, çalışanların yüzde 52’si halen bir emeklilik sistemi kapsamında yer alırken kendi hesabına çalışanların yüzde 16’sı bu konumdadır.

Daimi iş sözleşmesiyle çalışanların yüzde 80’i belirli bir sosyal güvenlik sistemine pirim öderken geçici sözleşmeyle çalışanlar arasında bu oran yarıdan biraz fazladır (yüzde 51)

Raporun tamamını indirmek için: /wcmsp5/groups/public/---dgreports/---dcomm/---publ/documents/publication/wcms_368626.pdf


[1] Kendi hesabına çalışan kişi kendi kendini istihdam eder, potansiyel olarak bir ya da daha fazla ortağı olabilir, ancak süreklilik temelinde çalıştırdığı kişi yoktur.